Tek Yol Evrim’i online ücretsiz olarak okuyabilirsiniz!
Kitabı satın almak için leanpub.com/tekyolevrim’i ziyaret edin.
Bir meslek nedir? Sabahtan akşama kadar bombardımanı altında olduğumuz reklamların konusu olan şeyleri satın alabilmemizi sağlayacak, tahammül edilmesi gereken bir sıkıntı mıdır? Yaşadığımız hayattan ne kadar nefret ettiğimizi başkalarına acı çektirerek veya çektiğimiz acılardan zevk almasını öğrenerek unuttuğumuz bir rahatlama mekânı mıdır? “Üretken ve verimli bir birey olmak” için gidilen bir yerde geçirilen zaman mıdır? Verimli olmak! İnsan verimli falan olmak istemez. Tam aksine, insan sadece yaşamak, olmak ister. Bu arayışın cevabıdır. Arayışın arkasındaki soru hatırlandığında, doğru ve anlamlı bir cevaptır.
Eğer bir gün ‘cevap’ hangi sorunun cevabı olduğunu unutursa, kendi varlığının anlamını da, onu doğuran karanlığın özlemlerini de kaybeder. Oysa işte geçen zamanın ‘dünyada yürümek’ olduğunu bir hatırlayabilsek, her adımımızla bir tarih yazdığımızı da anlarız. Bu idrakin verdiği zevk, tartışma götürmez bir şekilde doğru yolda olduğumuzu gösterir. Bu idrak bize ne olduğumuzu hatırlatır.
Aradan ne kadar uzun bir süre geçmiş. Bu kitaba niyetleneli üç, kitabı yazalı iki yıl olmuş. İşin başında önemsemediğim kitap bastırma işiyle, sırf bu kitabı raflarda görmek isteyen arkadaşlarımı memnun etmek için iki yıldan beri uğraşıyorum. Bahsedilen rafın herhangi bir raf olabileceğini düşündüğüm için, kitabı evin yanındaki basımevinde patırt diye bastırmış, hatta işin daha resmi durması için ISBN numarası bile almıştım. Daha sonra bunun fuzûlî bir çaba olduğunu anladık.
Yine benim için ilginç bir durum olarak, arkadaşlarım kitabı gerçekten birileri için yazdığımı düşünmüşlerdi. Aslında kitabı varlığıyla ilgili ciddi kuşkularım olan, hayali birisine yönelik olarak yazmıştım. Ömrüm ilim irfan, şan şöhret, para pul veya cennet arzularıyla yanıp tutuşan insanlar arasında geçtiği için, bu hiç hoşlanmadığım kişilere benzemeyen, bir şey aramayan birisinin var olmayabileceğini baştan kabul ediyorum.
Yine de, bu satırları okurken bil ki “var olabiliriz.”

Her ne kadar aksi kulağa hoş geliyorsa da, kitabın ismini ben bulmadım. Bir dönem Kadıköy’de gezerken ilginç duvar yazıları dikkatimi çekmişti. Kendilerini “yaban” olarak tanıtan bir grup ertesi gün üzerleri boyanarak silinen duvar yazılarına sabırla yenilerini ekliyordu. Benim de o zamanlar yeni bir hobim vardı: Gariplikleri kötü birer fotoğraflarını çekerek kayıt altına almak. Dolayısıyla, yaban grubunun pek çok duvar yazısının fotoğrafına sahibim. Ancak, en çok hoşuma gideni nedense çekmemişim. Belki de onu benim gariplikler müzesine dahil edersem bu hakaret etmek olur diye düşünmüşümdür. Daha sonra bu duvar yazılarına rastladığım sokaklarda ne kadar gezindiysem de bir daha onu göremedim. Bu lafı ilk defa düşünmüş olan tanımadığım arkadaşlarımın şanı yürüsün diye kitabın adı “Tek Yol Evrim!” oldu.
Ne yaparsak yapalım hata yapmaktan kurtulamayız. Ben de tipik bir bilgisayar mühendisiyim. Önüme koyduğum konu içindeki önemli kavramları ortaya çıkarır ve aralarındaki ilişkileri bulurum. Diğer bir deyişle, problemleri yeni sistemler geliştirerek çözerim veya daha doğru bir ifadeyle, problemlerin sistem geliştirilerek çözülebileceklerini varsayarım.
Bu düşünce ne kadar doğru olursa olsun, mesleki hayatım hep bunu engellemeye çalışan toplulukların bir parçası olarak geçti. İnsanların kendilerini önemsemeye başlar başlamaz her şeylerini nasıl da kolayca kaybedebildiklerini gördüm. Bu yüzden ne kendimi ne de yaptığım şeyleri önemsememem gerektiğini öğrendim. Bu kafama o kadar kazındı ki, her sabah kalktığımda günüme ne kadar aptal olduğumu düşünerek başlarım.
Demek istiyorum ki sevgili okur, sen de bu kitabı okurken feyz peşinde koşma. Kuşkusuz benden öğreneceklerin vardır, çünkü bu tipik bir hikâye değil. Ancak, senin de okurluk vazifeni yapabilmen için bu kitabı geride bırakabilmen gerekir.
Her çılgın projede olduğu gibi bu kitabın da arkasında birkaç arkadaş dışında kimse yok. Dolayısıyla her kitapseveri irrite edecek üç kusurumuz var:
Birincisi, muhtelemelen birkaçı geçmeyecek olsa da, hâlâ imlâ hatalarının olması. Onları bulan olursa haber versin. Artık bir şekilde kendimizi affettiririz ;o)
Bununla birlikte, bulacağınız şeylerin hepsi hata değil. En azından bana göre değil. Artık, Türk Dil Kurumu kusura bakmasın ama onların bazı düşüncelerini şiddetle reddediyorum.
İkincisi, kitabın gayet renkli, resimli bir kitap olacakken olamaması. Resimler hazır. Nerelere konabilecekleri belli. Ancak yorucu mizanpaj problemleri yüzünden kapsamdan çıkarıldılar. Kim bilir? Belki yeni bir baskıda geri dönerler.
Sonuncusuysa, dipnotlar meselesi. Bazıları dipnot görünce öcü görmüş gibi kitabı yerine bırakabiliyor. Bizim dipnotları kitabın arkasına yollama nedenimizse yine mizanpaj problemleri. Yoksa ben de dipnotların sayfanın dibinde olmasını arzulardım. Kitap arkasına konulduklarında onları okuyan kaç kişi vardır?
“Tek Yol Evrim!” bir üçleme. Birinci kitap olan “Uyanış”, ait olduğu dünyanın sınırları içinde sorulamayan bir soruyu sorarak hayalle gerçeği birbirinden ayıran, uyanan, aydınlanan birisinin ayağa kalkışını anlatıyor.
Birinci kitabın sonunda kaldığımız yerden devam edecek olan “Prens”, aydınlanmış bir kişinin kaderini tekrar kendi ellerine almak için girmesi gereken savaşı nasıl kazanabileceğini konu alıyor.
Sonuncu kitap olan “Ardında Kalan”, yaşadığı mâcerâlar sonrasında aydınlanmış veya yoldan çıkmış birisinin ardında bırakabileceği izlerden bahsediyor.